Hadis-i Şerif Okumaya Başlarken; قَالَ رَسُولُ ا ه لٰلِّ صَلَّي ا ه لٰلُّ عَلَيْهِ وَ سَلَّمَ “Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurmuştur” denir. Okumayı Bitirince de; صَدَقَ رَسُولُ ا ه لٰلِّ صَ لَّي ا ه لٰلُّ عَلَيْهِ وَ سَلَّمَ فِيمَا قَالَ اَوْ كَمَا قَالَ “Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz doğru söyledi. Böyle ya da buna yakın söyledi” denir.
مَنْ لَا يَرْحَمُ لَا يُرْحَمُ
Merhamet etmeyene merhamet edilmez. (Buhârî, Edeb, 27)
مَنْ غَشَّنَا فَلَيْسَ مِنَّا
Bizi aldatan, bizden değildir.(Müslim, Îmân, 45)
الْحَيَاءُ لَا يَأْتِي إِلَّا بِخَيْرٍ
Hayâ ancak hayır getirir. (Buhârî, Edeb, 77)
مَنْ تَشَبَّهَ بِقَوْمٍ فَهُوَ مِنْهُمْ
Her kim bir kavme benzerse o, onlardandır. (Ebû Dâvûd, Libâs, 5)
الْمُجَاهِدُ مَنْ جَاهَدَ نَفْسَهُ
(Hakiki) mücahit, nefsiyle cihat edendir. (Tirmizî, Fedâilu’l-Cihâd, 2)
خَيْرُ النَّاسِ أَنْفَعُهُمْ لِلنَّاسِ
İnsanların en hayırlısı, insanlara en faydalı olanıdır. (Şihâb el-Kudâî, Müsned, Bâb:771, c.2, s.223, h.no:1234)
الْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Kişi, sevdiği ile beraberdir. (Buhârî, Edeb, 96)
الصَّبْرُ عِنْدَ الصَّدْمَةِ الْأُولَى
(Hakiki) sabır, (musibetin) ilk darbesi sırasında (gösterilen sabırdır). (Buhârî, Cenâiz, 42)
إِنَّ الدَّالَّ عَلَى الْخَيْرِ كَفَاعِلِهِ
Muhakkak ki hayra delalet eden, onu yapan gibidir. (Tirmizî, İlm, 14)
خَيْرُكُمْ مَنْ يُرْجَى خَيْرُهُ وَيُؤْمَنُ شَرُّهُ
En hayırlınız, hayrı umulan ve şerrinden emin olunan kimsedir. (Tirmizî, Fiten, 76)
أُدْعُوا اللهَ وَأَنْتُمْ مُوقِنُونَ بِالْإِجَابَةِ
Allah'a, icabet edileceğine kesin bir şekilde inanarak dua edin. (Tirmizî, Deavât, 66)
الْمُهَاجِرُ مَنْ هَجَرَ مَا نَهَى اللَّهُ عَنْهُ
(Hakiki) muhacir, Allah'ın yasakladığı şeyi terk edendir. (Buhârî, Îmân, 4)
التَّائِبُ مِنَ الذَّنْبِ كَمَنْ لَا ذَنْبَ لَهُ
Günahtan tevbe eden, hiç günahı olmayan kimse gibidir. (İbn-i Mâce, Zühd, 30)
الْأَعْمَالُ بِالنِّيَّةِ وَلِكُلِّ امْرِئٍ مَا نَوَى
Ameller, niyete göredir. Her bir kimseye niyet ettiği şey vardır. (Buhârî, Îmân, 42)
الْيَدُ الْعُلْيَا خَيْرٌ مِنَ الْيَدِ السُّفْلَى
Veren el, alan elden daha hayırlıdır. (Buhârî, Zekât, 18)
إِنَّ أَبْعَدَ النَّاسِ مِنَ اللَّهِ الْقَلْبُ الْقَاسِي
Muhakkak ki, insanların Allah’tan en uzak olanı, katı kalp (li kimse)-dir. (Tirmizî, Zühd, 61)
لَيْسَ الْمُؤْمِنُ الَّذِي يَشْبَعُ وَجَارُهُ جَائِعٌ
Komşusu aç olduğu halde doyan (tok olan) kimse (kamil) mü’min değildir. (Buhârî, el-Edebu’l-Mufred, 61, c.1, s.60, h.no:112)
أَكْثِرُوا ذِكْرَ هَاذِمِ اللَّذَّاتِ
Lezzetleri yok edeni (yani ölümü) çokça hatırlayınız. (Nesâî, Cenâiz, 3)
لَا يَشْكُرُ اللَّهَ مَنْ لَا يَشْكُرُ النَّاسَ
İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah’a da şükretmez. (Şükretmemiş olur) (Ebû Dâvûd, Edeb, 12)
الْجَمَاعَةُ رَحْمَةٌ وَالْفُرْقَةُ عَذَابٌ
Cemaat rahmettir, ayrılık ise azaptır. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, c.30, s.390, h.no:18449)
يَسِّرُوا وَلَا تُعَسِّرُوا وَبَشِّرُوا وَلَا تُنَفِّرُوا
Kolaylaştırın, zorlaştırmayın. Müjdeleyin, nefret ettirmeyin. (Buhârî, İlm, 11)
حُرِّمَتِ النَّارُ عَلَى عَيْنٍ دَمَعَتْ مِنْ خَشْيَةِ اللّهِ
(Cehennem) ateşi, Allah korkusundan yaş döken göze haram kılındı. (Dârimî, Cihâd, 11)
الْمُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ الْمُسْلِمُونَ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِ
(Kâmil) Müslüman, dilinden ve elinden Müslümanların selamette olduğu kimsedir. (Buhârî, Îmân, 4)
إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ إِذَا عَمِلَ أَحَدُكُمْ عَمَلًا أَنْ يُتْقِنَهُ
Muhakkak ki Allah, biriniz bir iş yaptığında, onu (tam ve) sağlam yapmasını sever. (Ebû Ya‘lâ, Müsned, c.4, s.20, h.no:4369)
اَلْحَسَدُ يَأْكُلُ الْحَسَنَاتِ كَمَا تَأْكُلُ النَّارُ الْحَطَبَ
Haset, ateşin odunu yediği gibi sevapları yer (tüketir). (İbn-i Mâce, Zühd, 22; Ebû Dâvûd, Edeb, 52)
مَا مِنْ شَيْءٍ أَثْقَلُ فِي الْمِيزَانِ مِنْ حُسْنِ الْخُلُقِ
Mizanda, ahlâk güzelliğinden daha ağır hiç bir şey yoktur. (Ebû Dâvûd, Edeb, 8)
لَا يَدْخُلُ الْجَنَّةَ مَنْ كَانَ فِي قَلْبِهِ مِثْقَالُ ذَرَّةٍ مِنْ كِبْرٍ
Kalbinde, kibirden zerre ağırlığınca bulunan kimse cennete giremez. (Müslim, Îmân, 39)
دَعْ مَا يَرِيبُكَ إِلَى مَا لَا يَرِيبُكَ
Seni şüpheye düşüreni terk et, seni şüpheye düşürmeyene (yönel). (Nesâî, Eşribe, 50)
حُبُّ الدُّنْيَا رَأْسُ كُلِّ خَطِيئَةٍ
Dünya sevgisi, her hatanın başıdır. (Beyhakî, Şuabu’l-Îmân, Bab:71,h.no:10019, c.13, s.102)
مَنْ يُرِدِ اللّهُ بِهِ خَيْرًا يُفَقِّهْهُ فِي الدِّينِ
Allah her kim hakkında hayır dilerse, onu din hususunda fakih (derin anlayış sahibi) kılar. (Buhârî, İlm, 13)
أَكْمَلُ الْمُؤْمِنِينَ إِيمَانًا أَحْسَنُهُمْ خُلُقًا
İman bakımından mü’minlerin en kâmil olanı, onların ahlâk bakımından en güzel olanıdır. (Ebû Dâvûd, Sünnet, 16)
إِنَّ الرَّجُلَ لَيُحْرَمُ الرِّزْقَ بِالذَّنْبِ يُصِيبُهُ
Şüphesiz kişi, işlediği günah yüzünden mutlaka rızıktan mahrum bırakılır. (İbn-i Mâce, Fiten, 22)
إِنَّ أَحَبَّ الْأَعْمَالِ إِلَى اللّهِ مَا دَامَ وَإِنْ قَلَّ
Muhakkak ki amellerin Allah’a en sevgili olanı, az olsa da devamlı olanıdır. (Buhârî, Libâs, 43)
مِنْ حُسْنِ إِسْلَامِ الْمَرْءِ تَرْكُهُ مَا لَا يَعْنِيهِ
(Din ve dünyası için yararı olmayan ve) kendisini ilgilendirmeyen şeyleri terk etmesi, kişinin Müslümanlığının güzelliğindendir. (Muvattâ, Hüsnü’l-Huluk, 1)
خَيْرُكُمْ خَيْرُكُمْ لِأَهْلِهِ وَأَنَا خَيْرُكُمْ لِأَهْلِي
En hayırlınız, ailesine karşı en hayırlı olanınızdır. Ben ise aileme karşı en hayırlınızım. (Tirmizî, Menâkıb, 64)
إِنَّ الشَّيْطَانَ يَجْرِي مِنَ الْإِنْسَانِ مَجْرَى الدَّمِ
Muhakkak ki şeytan, insanın bedeninde kanın aktığı yerde (veya kanın akışı gibi) akar. (Buhârî, Ahkâm, 21)
حُجِبَتِ النَّارُ بِالشَّهَوَاتِ وَحُجِبَتِ الْجَنَّةُ بِالْمَكَارِهِ
Cehennem (nefsin hoşuna giden) şehvetler ile kuşatıldı. Cennet ise, (nefsin hoşuna gitmeyen) zorluklarla kuşatıldı. (Buhârî, Rikâk, 28)
لَا يُؤْمِنُ أَحَدُكُمْ حَتَّى يُحِبَّ لِأَخِيهِ مَا يُحِبُّ لِنَفْسِهِ
Kendi (nefsi) için (sevip) arzu ettiğini (mü’min) kardeşi için de (sevip) arzu etmedikçe hiç biriniz (kâmil manada) iman etmiş olmaz. (Buhârî, Îmân, 7)
مَنْ تَمَسَّكَ بِسُنَّتِي عِنْدَ فَسَادِ أُمَّتِي فَلَهُ أَجْرُ مِائَةِ شَهِيدٍ
Her kim, ümmetimin fesada uğradığı zaman sünnetime tutunursa, onun için yüz şehit sevabı vardır. (Beyhakî, ez-Zühdü’l-Kebîr, s.118)
اِتَّقِ اللَّهَ حَيْثُمَا كُنْتَ وَأَتْبِعِ السَّيِّئَةَ الْحَسَنَةَ تَمْحُهَا وَخَالِقِ النَّاسَ بِخُلُقٍ حَسَنٍ
Her nerede olursan ol Allah’tan kork, kötülüğün arkasından iyilik yap (ki bu) onu siler. İnsanlara güzel ahlakla muamele et. (Tirmizî, Birr, 55)